Erkek Kültürü TÜRK ERKEKLERİ YETERSİZMİŞ! :))) Bu haberin bizi ilgilendiren tek kısmı, cinsellikleriyle öğünüp kadınları aşağılayan zihniyetin sorununun ne olduğunu anlamamızda yardımcı olmasıdır. Milliyet Gazetesi: Türk erkekleri sekste geride kaldı NEVSAL ELEVLİ Londra İngiliz ve Hollandalı bilim adamlarının 5 ülkede yaptığı araştırmada, cinsel ilişki sırasında en kısa süreli birleşmeyi 3.7 dakikayla Türk erkeklerinin yaşadığı ortaya çıktı. Sonuçları yorumlayan İngiliz The Independent gazetesi ise, "İstanbul'daki erkeklerin cinsel birleşmesi, yumurta kaynatmaktan bile kısa sürüyor" dedi. http://www.milliyet.com.tr/2005/05/23/yasam/axyas01.html ÇOCUK İHMAL ve İSTİSMARI Cinsel İstismar Cinsel tacizin tanımı konusunda tartışmalar sürmektedir, ancak çok özetle daha yaşlı ya da otorite konumundaki, ya da güvenilen birisinin gerçekleştirmesi ve bundan doyum sağlaması ile karakterizedir. Cinsel taciz direkt ya da in direkt olabilir. Çocuk cinsel tacizi bir çok kişi tarafından yapılabilir; anne, baba, üvey anne, üvey baba, kardeş, akraba, öğretmen, komşu veya herhangi bir yabancı kişi. Bir çocuk cinsel tacize uğradığında çocukta çoğu zaman rahatsız edici duygular, düşünceler veya davranışlar gelişebilir. Hiç bir çocuk cinsel tacizle başa çıkabilmek üzere psikolojik açıdan hazır olamaz. İki üç yaşındaki çocuk bile, her ne kadar böyle bir olayın yanlış olduğunu bilmese bile, ilerideki yaşlarında yaşadığı bu olaydan dolayı olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Beş yaş ve beş yaşın üstündeki çocuklarda, taciz uygulayan kişiyi tanıyorlarsa bir karmaşa yaşamaları normaldir; bu tarz cinselliğin yanlış olduğunu bilmelerine rağmen, cinsel tacizi uygulayan kişiye olan sevgi ve bağımlılıklarından dolayı cinsel tacizi kimseye anlatmazlar. Çocuk cinsellikten kaçmaya çalıştığında, tacizci genelde çocuğu ya şiddet ya da artık onu sevmeyeceği gibi yaklaşımla tehdit eder. Tacizci aile içinden birisi ise çocuk diğer aile fertlerinin kızacağını, onunla utanç duyacağını düşünür ve hatta bu olayın duyulması durumda ailenin parçalanacağını bile düşünür. Bu tarz düşünceler ve duygular da çocuğun cinsel tacize katlanmasına neden olur. Cinsel tacize uğrayan çocuklarda genelde bazı ortak karakteristikler oluşur; özsaygıları düşük, hiç bir işe yaramama duygusu, seks konusunda tuhaf düşüncelerin oluşması, içine kapanık ve yetişkin insanlara fazla güvenmemek gibi. Hatta bazı çocuklarda intihara teşebbüs bile olabilir. Cinsel tacizi uğrayan bazı çocukların yeni ilişkilerini cinsellik üzerine kurdukları görülmektedir. Bu tarz çocuklar, yetişkin olduklarında genelde ya çocuklara cinsel taciz uyguluyorlar ya da para kazanmak için cinselliklerini kullanıyorlar. Çoğu zaman cinsel tacizin fiziksel belirtileri yoktur.Ancak bazı durumlarda doktorlar tarafından muayenede bir takım belirtiler bulunabilir. Cinsel tacize uğramış çocuklarda aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir: • Cinsellik veya seks konularına anormal ilgi gösterme veya tamamen ilgisiz kalma. • Uyku sorunları veya kabus görme. • Depresyon veya aile fertlerinden/arkadaşlarından uzaklaşma. • Vücutlarının kirli olduğu veya cinsel organları bölgesinde bir sorun olduğu gibi düşüncelere sahip olma. • Okula gitmeyi istememe. • Normalin dışında yaramazlık yapma / söz dinlememe. • Yaptığı çizimlerde, oynadığı oyunlarda cinsel tacizi andıran resimler/oyunlar. • Anormal bir şekilde agresif olma. Aile İçi Cinsel İstismar “Ensest” Kelimenin Latince aslı incestus olup sıfat olarak pis, kirlenmiş, temiz olmayan anlamına gelmektedir.ayrıca tanrılar karşısında da ahlaksız, uygunsuz, iffetsiz, suçlu karşılığında da kullanılmaktadır. İsim olarak ta kirlilik, iffetsizlik, uygunsuzluk demektir. Dilimizde karşılığı olmayan bu kelime Arapça’da fücurla karşılanmaktadır. Osmanlı – Türkçe sözlüğünde fücur; günah, zina olarak karşılık bulmaktadır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise; günahın her çeşidi olarak ifade edilmektedir. Bu gün bu terim toplumumuzda “evlenmeleri, ahlakça ve hukukça, dince yasaklanmış (nikah düşmeyen) yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları” anlamında kullanılmaktadır. Ensest binlerce yıldan bu yana bazı istisnalar hariç bir tabu olarak görülmüştür. Tarihsel açıdan bakıldığında Peru, Mısır ve Japonya’da kraliyet ailesinin saflığını korumak için bu yolun meşru olarak kullanıldığı görülmektedir. Sofokles’in Kral Oidipus Tragedtyasında Oidipus’un istemeden babasını öldürdüğü sonra da öz annesi ile evlendiği ve Oidipus’un bu gerçeği öğrendikten sonra gözlerini kör ederek kendisini cezalandırdığı anlatılır. Ensest geleneksel olarak biyolojik olarak akrabalığı olan aile bireyleri arasındaki ilişki olarak değerlendirilmektedir. Bu ilişki türü tarihte hep yasaklı bir tabu olarak görülmüştür. Klasik ensest ilişki sadece kan bağına dayanmaktadır. Yakın ilişkilerin kurulmuş olduğu ebeveyn bağının ve güvenin oluşmuş olduğu veya ebeveynlerle olan ensest ilişki uzun yıllar boyunca görülmezlikten gelmiştir. Bu nedenle son yıllarda ensestin daha genel bir yaklaşımla çocukta cinsel istismar olarak değerlendirilmesi ve sadece cinsel ilişki dışında daha geniş anlamda cinsel içerikli davranışları da içermesi gerektiği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Ensest konusunda çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bu tanımlamalarda iki temel faktör ön plana çıkmaktadır. Bazı araştırmacılar sadece çekirdek aile içindeki aile bireylerini bu kapsama alırken bazı araştırmacılar ise bakmakla yükümlü olan tüm kişileri biyolojik bağa bakmaksızın bu kapsama almaktadır. İkinci faktör ise hangi tür davranışların bu grupta değerlendirilmesi gerektiğidir. Son yıllarda geniş anlamı ile cinsel içerikli davranışların Ensest kavramı kapsamına alınması gerektiği görüşü ağır basmaktadır
Tarihsel gelişim süreci içinde ensest birçok kavimde tabu olarak görülmüştür. Anaerkil bir toplumda totem kurallarının en katısı k-kız ve erkek kardeşler arasındaki cinsel ilişkidir. Ana soylu klan topluluklarında anne-oğul arasındaki ilişki en az kardeşler arasındaki ilişki kadar yasaklı ve tabu olarak karşılanmaktadır. Ancak ataerkil aileye geçişte olaylara yaklaşımda da bir farklılık ortaya çıkmaktadır. Babanın fizyolojik gerekliliğinin anlaşılması ile doğan ataerkil aile yapısının iki temel kavrama dayandığı görülmektedir. Bunlar; iktidar tutkusu ve dölün devamıdır. Soygeliminin baba soyundan takip edilmeye başlanması, tek eşliliğin gelişmesi, mirasta çocukların öncelik kazanması, kız ve kadınların da mirasçı olarak kabul edilmesi ile soylar dikkate alınmadan ancak çok yakın kan akrabaları arasındaki evlenmeyi yasaklayan serbest evliliğe giden aşamaya gelinmiştir. Ataerkil ailede, çocukların kimden doğduğu değil aynı samanda kimden geldiği de önem kazanmaya başlamış ve bunu sonucunda da baba da anne kadar çocuklar üzerinde söz sahibi konumuna gelmiştir. Bunu sonucunda da anaerkil aileden farklı olarak babanın da çocuklar üzerindeki her türlü cinselliğe yönelik eylemi ensest kavramı içinde değerlendirilmeye başlamıştır. Ensest vakalarının çoğu annelerin çocuklarındaki davranış sorunları sonucu çocuklarını bir uzmana götürmeleri sırasında araştırmalarla ortaya çıkmaktadır. Olayın kurbanlarının suçluluk, utanma ve dışlanma korkuları olayın bildirilmesini engellemektedir. Bu durum genellikle başka araştırmalar yapılırken rastlantı sonucunda ortaya çıkmaktadır. Günümüzde ise en çok tartışılan olayın sosyo-ekonomik boyutunun olup olmadığı, sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde daha sık yaşanıp yaşanmadığı yönündedir. Ensestin sosyo-ekonomik düzeye bağlı olarak değişip değişmediği konusunda veri bulunamamıştır. Ancak yapılan araştırmalar, aile içi cinsel istismarda kişilik özelliklerinin önem kazandığını göstermektedir. Bunun yanı sıra ensest vakalarının çoğunluğunu baba ensesti oluşturmaktadır. Ensest konusunda düşünülen risk faktörleri (ensestin olabileceğini düşündüren belirtiler) ise; • Alkolik baba • Alışılmışın dışında şüpheci ya da bağnaz baba • Otoriter baba • Annenin olmayışı ya da ailede koruyucu güç olmayı beceremeyen anne • Annenin ev işlerini yapan ve anne rolünü oynayan kız çocuğu • Anne babanın bitmiş ya da sorunlu cinsel yaşantılarının olması • Babanın kendi kontrolünü sınırlayan faktörler; madde bağımlılığı, psikopataloji, sınırlı zeka • Küçük kızda aniden gelişen baştan çıkarıcı tavırların varlığı • Çocuğun insanlara yakın ilişki kurmasına izin verilmemesi, • Anne babanın yabancılara karşı düşmanca, paranoid tutum içine girmesi, • Anne veya babanın ya da her ikisinin ailesinde daha önce ensest ilişkinin varlığı, • Babanın puberte döneminde kızına karşı aşırı kıskançlık göstermesi. Ensestin Çocuklar Üzerindeki Etkileri: Ensestin çocuk üzerindeki etkileri; çocuğun saldırganla olan ilişkisine, seksüel aktivitelerin şekline, çocuğun işbirliğine, şiddet kullanımına, fiziksel zararın varlığına, çocuğun yaşı ve gelişim basamağına ve travma öncesi psikolojik gelişimine bağlı olarak değişmektedir. Ailenin olaya tepkisi de konu üzerinde etkileyici rol oynar. Cinsel istismara uğramış olan çocuklarda; parmak emme, tırnak yeme, enüresis, enkopresis gibi davranışlara sık rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra fobiler ve uyku bozuklukları, kız çocuklarda erkek çocukların yanında güvensizlik ve anksiyete (kaygı) belirtileri, bulantı, kusma, karın ağrıları, baş ağrıları gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda; suçluluk hissi ve depresyon görülebilir. Suçluluk hissi, olayın kendisinden değil aile fertleri ile daha sonra yaşanan olaylardan kaynaklanır. Adolesanlar; okulda akademik ve davranış sorunları, suça eğilim, konversif tablolar, panik ataklar yaşayabilirler (Panik ataklar; homoseksüel saldırı yaşayan erkek çocuklarda izlenir). Kirli ve değersiz olma hissi yaşanabilir. Adolesan kızlar; mazoistik çok eşli cinsel yaşam (bilinçsiz fantezilerine hitap ettiği için) tercih edebilirler. Ayrıca cinsel istismarın; genital hasar, hamilelik ve zührevi hastalık kapma fiziksel zararları da olabilir. Yapılan bazı araştırmalarda kadınlarda uyuşturucu bağımlılığının daha yüksek oranda cinsel istismara uğramayan kişilerde ortaya çıktığı, daha sıklıkla frigide, çok eşlilik ve depresyon görüldüğünü ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra cinsel istismarın, kendileri da cinsel istismara uğramış kişiler tarafından sıklıkla yapıldığı da araştırma sonuçlarında ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak cinsel istismar, bireyin ebeveyn ve cinsel olarak fonksiyonlarını etkilemektedir Derya KURTAY Sosyal Hizmet Uzmanı
Erkekler gene 8 Mart’a tecavüz etti. Aşağıda, basından seçtiğimiz 8 Mart etkinliklerini (!) okurken, gelecek sene “meşalemiz olsun” diye genç kızların intihara teşvik edilerek yakılmamasını ya da “polise saldırın, kendinizi dövdürtün, öldürtün ki adımız duyulsun” diye emir almamalarını diliyoruz... *** 6 Mart’ta Bazı siyasi parti, sivil toplum örgütleri ve sendika üyelerinden oluşan yaklaşık 250 kişilik grup, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması için Beyazıt Meydanı'nda toplandı. Ancak polis, izinsiz olduğu gerekçesiyle, grubun dağılmasını istedi. Göstericiler slogan atınca, polis bibergazı ve cop kullanarak göstericileri dağıttı, 5 kişiyi gözaltına aldı. *** Bir başka grup da Fatih'teki Saraçhane Parkı'nda toplandı. Ellerinde 8Mart'a ilişkin pankartlarla parka gelen göstericiler, burada da izinsiz gösteriyi engellemek için toplanan polisle karşılaştı. Polisin "Dağılın" uyarısına kayıtsız kalan göstericiler, biber gazı ve copla müdahaleyle karşılaştı. Polis, 29'u kadın 40’ı erkek toplam 63 kişiyi gözaltına alarak, İETT'ye ait 2 otobüsle Emniyet Müdürlüğü'ne götürdü. *** 8 Mart’ta, İki gün önce, bir grup kadınla polisin tartışmasına sahne olan Beyazıt Meydanı'nda da yine kadınlar vardı bugün. Yaklaşık 25 kişilik öğrenci grubunun Kadınlar Günü kutlamasına erkekler de destek verdi. *** Geçtiğimiz pazar günü polisin müdahale ettiği gösteriyi organize edenler ise bu kez Kadıköy İskele meydanındaydı. Grup, 6 martta Beyazıt meydanında düzenledikleri basın açıklaması sırasında kendilerine uygulanan muameleyi eleştirdi. *** Kadınlar, örgüt propagandası yaptığı iddiasıyla yasaklanan kürtçe türküyü , yasağı protesto etmek için seslendirdi.... *** Açıklamalar sırasında Yüksel Caddesi'ne gelerek terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın posterini taşıyan gruba, diğer kadın örgütleri üyeleri sert tepki gösterdi. Toplantının kadın hakları amacıyla yapıldığını belirten örgüt temsilcileri, ortamın siyasi malzeme haline getirilmemesini istedi. DEHAP'lı kadınlar, emniyet yetkilerinin de uyarısıyla posterleri kaldırdı. Olaysız sona eren Yüksel Caddesi'ndeki gösterileri, Uluslararası Af Örgütü Temsilcileri de izledi. *** Niğde’de, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen törene, kadınlardan çok erkekler ilgi gösterdi. Törene 10 kadın ile görevli polisler dahil 26 erkek katıldı. Grup, Atatürk Anıtı’na çelenk bıraktıktan sonra saygı duruşunda bulunup, İstiklal Marşı okuyarak dağıldı. *** Malatya’da “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kutlamasında izinsiz yürüyüş yapmak isteyen gruba polis müdahale etti. Çok sayıda kişi gözaltına alındı. *** Diyarbakır’da meydanı dolduran kadınlar PKK ve Öcalan posterleri taşırken, Ankara’da bölücübaşı pankartını taşıyan gruba kadın örgütleri sert tepki gösterdi. *** 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Batman'da mitingle kutlandı. Miting öncesi kadınlar 2000 İş Merkezi'nin önünden Sanat Sokağı'na kadar "Jin jiyan Azadî", "Kadını yaratan Öcalan'a bin selam" sloganları ile yürüyüş yaptı. "Özgürlüğümüz mavi denizde", şeklinde pankartlar taşıyan kadınlar... Alanda, kırmızı-sarı-yeşil renkler, zılgıt ve alkışlarla günlerini kutlayan kadınlar, Öcalan'ın fotoğrafları ile HPG ve PAJK bayrakları açtı. *** Doğubayazıt'ta meşaleli yürüyüş......kadınlar ellerindeki meşaleleri ateşe vererek yürüyüşe geçti. "Bu halkı savunacağız Öcalan ile buluşacağız..." pankartı da taşıyan kadınlar, Öcalan lehine sloganlar atarak... . Mitingde sık sık "Biji Serok APO", "Be Serok Jiyan Nabe" sloganları atıldı. ***Kızıltepe'de 5 bin kadın kutladı....Kadınlar, miting boyunca Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın posterleri ve PAJK Bayrakları açtılar. *** Nusaybin: Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde, "Jin Jîyan Azadî", "Biji Serok Apo" sloganları attılar. *** Elazığ/Şemdinli: Elazığ ve Şemdinli'de kadınlar yaptıkları açıklamada Kürdistan'da yaşanan cinayetlerin kaygı verici olduğunu belirttiler. ***Diyarbakır Kadın Platformu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle İstasyon Meydanı'nda DEHAP Kadın Merkez Kolları Yöneticisi Hülya Karaçelik: ....Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve izolasyon... *** Kadın gerillalar 8 Mart'ı dağlarda kutladı.Kürdistan dağlarında kadın gerillalar, Kürdistan Özgür Kadınlar Partisi (PAJK) ve YJA-Star tarafından organize edilen etkinlikle 8 Mart'ı kutladı. Kutlamaya Maxmur kadın gücü, YJRK, Yekitiya Star, KONGRA GEL kadın komitesi katıldı. Kadının en yakın dostunun Öcalan olduğu ve kadın mücadelesinin oluşmasına büyük katkılarda bulunduğu belirtildi. *** Aydın- DEHAP Aydın Kadın Kolları, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle şölen düzenlendi"Yaşasın Barış", "Jin jiyan serokê me Öcalan" sloganlar atıldı. *** Malatya'da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Emeksiz Meydanı'nda kadınlar, davul-zurna eşliğinde halaylar çekti. Buradan Malatya Postanesi'ne kadar yürüyüş yapmak isteyen kadınlar, polis engeline takıldı. Yürüyüşün izinsiz olduğunu belirten polis, kadınları engelleyemeyince, biber gazı kullandı. EMEP Malatya İl Başkanı Nejdet Bali, Evrensel gazetesi muhabiri Kemal Gültekin, İHD Şube Sekreteri Nihal Pekaslan, ESP Temsilcisi İbrahim Bozay, Kıvanç Pekaslan, Filiz Mete'yi gözaltına aldı. Bunun üzerine bulundukları yerde oturma eylemi yapan kadınlar, arkadaşlarının serbest bırakılmasını istedi. Daha sonra Malatya Postanesi önüne kadar yürüyüş yapan kadınlar, basın açıklaması yaparak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarına gölge düştüğünü belirttiler. *** Siirt'in Çakmak Mahallesi'nde Eruh yolu üzerinde bulunan polis noktasına önceki gece molotoflu saldırı düzenlendi. Saldırıda noktada bulunan bir panzer tahrip edildi. Olay sonrası kentte dağıtılan bildirilerde saldırının "Botan Özgürlük Şahinleri" tarafından düzenlendiği ve İstanbul'da 8 Mart kutlamalarına yapılan saldırıya misilleme amacı taşıdığı belirtildi.
21.Mart.2005
Hayvanlarda Homoseksüellik ve Doğal Çeşitlilik
|
Biyolojik Coşku: Hayvanlarda Homoseksüellik ve Doğal Çeşitlilik Susan McCARTY / Çev: İlker ÜNLÜ / İstanbul
Bu kitapta eşcinselliğin doğal kaynağı konusunda doğa sayamayacağımız kadar kanıt sunuyor.
Bilimadamlarının gördükleri karşısında soluğu kesiliyor. Öğrenciler şaşkınlıkla birbirlerine bakıyorlar. Kimse gördüğünü gerçekten tanımlamak istemiyor. Dişi bir maymun bacaklarını diğer bir dişinin beline dolayıp klitoristini diğerininkine sürterken zevk çığlıklar atıyor. Araştırmacı açıklamaya başlıyor: Bu bir tür tanışma ya da barış/uzlaşma davranışıdır. Belki de besin değiş tokuş hareketi; ama bu kesinlikle seks değil. Kesinlikle lezbiyen bir seks değil.
Altı iriboynuzlu yaban koyunu erkeği bir araya gelip birbirlerine sürtünüp, burunları ile birbirlerini dürtüyorlar ve birbirlerinin üzerine çıkıyorlar. Biyolog bunu "Agreseksüel bir davranış" olarak açıklıyor: sadece dominantlık sağlama yöntemi.
Hayvanat bahçesindeki penguenlerden biri diğerine yaklaşıp uysal bir şekilde eğiliyor. Kuşlar neredeyse birbirinin aynısı ve ziyaretçiler hangisinin dişi ya da erkek olduğunu nasıl anlaşıldığını soruyorlar. "Davranışlarından anlayabiliriz" diyor araştırmacı. "Eric, Dora'ya kur yapıyor." Daha sonra bakıcı Eric'in yumurtladığı haberini veriyor.
Gerçekler bizden hep saklandı. Dağ gorillerinden, kedi, köpeklere ve kobaylara kadar doğa homoseksüel ve biseksüel hayvanlarla dolu. Diğer cinsiyetle hiç ilişkiye girmeyen ve onların davranışlarını kabul eden travesti ya da biseksüel hayat süren hayvanlar var.
Bruce Bagemihl 10 yılını hayvanlardaki alternatif seksüalite üzerine bilgi toplayarak biyolojik bir rapor tutmaya harcadı. 786 sayfalık "Biyolojik Coşku: Hayvanlarda Homoseksüellik ve Doğal Çeşitlilik" (Biological Exubarence: Animal Homosexuality and Natural Diversity) adlı kitabının ilk bölümünde hayvanlardaki homoseksüelliği ve biyologların bunun açıklamasında kullandıkları kaçamak yöntemlerden bahsediyor. İkinci bölümde orangutanlardan, balinalara, meyve yarasalarından sarıasmalara kadar yaklaşık 200 memeli ve kuşta sıra dışı seksüaliteyi tartışıyor.
Bagemihl'in sakin tavrı, bilimsel söyleme çok uygun. Homoseksüel, erkekler arasında sosyal iletişim, çokludişi toplulukları, birleşik seksüalite, izoseksüalite ya da intraseksüalite gibi terimleri kullanmayı tercih eden bazı kimseleri korkutsa da hayvanların niçin gay, lezbiyen ya da ibne değil de homoseksüel ya da biseksüel olarak tanımlanabileceğini açıklıyor. Ancak bu kitap şaşırtıcı derecede yeni fikirlerle de dolu ve sayısız hayvani skandallarla örneklendirilmiş.
Tek kriter sadece şehvet dolu bir seks değil, Bagemihl seksüel olmayan bağlardan da bahsediyor. Dişi grizzly ayıları bazen birlikte seyahat ettikleri, birbirlerini savundukları, yavrularını beraber büyüttükleri ve sanki daha uzun süre beraber kalabilmek için kış uykusunu erteledikleri beraberlikler kuruyorlar.
Herşey sadece duygusallıktan ibaret değil tabiki. Bagemihl ayrıca homoseksüel ensest (tilkiler), tecavüz (albatroslar) ve homofobiyi de (beyaz kuyruklu geyikler) örnekleri ile belgeliyor.Favorileri ise sadece homoseksüel ilişkilerde gözlenebilen özel çiftleşme davranışlarına sahip hayvanlar. Erkek devekuşlarının % 2'si dişileri görmezden gelerek sadece erkeklere kur yapıyor. Erkek deve kuşları yine erkek flamingolar gibi gerçekten seks yaparken görülmeseler de yuva yapıp bazen de yetimleri büyütme görevini üstleniyorlar.
Bazı homoseksüel hayvanlar tek gecelik ilişkiler kurarken bazıları uzun süreli beraberlikleri tercih ediyorlar. Gay ve lezbiyen kazlar beraberliklerini yıllarca sürdürüyorlar. Şişe burunlu yunuslar erkekli dişili çiftler oluşturmasalar da çoğu, diğer erkeklerle ömür boyu süren çiftler oluşturuyorlar. Bazıları sadece erkeklerle ilgileniyor; fakat diğerleri biseksüel ve burun ile genital uyarıma hepsi hevesle katılıyor.
Erkek siyah kuğular kur yapıp uzun süreli beraberlikler koruyorlar. İki erkek kuğu, çok büyük bir bölgeyi diğer çiftlere karşı savunabiliyor. Bazen diğer çiftlerden çaldıkları yumurtalara da ebeveynlik yapmayı imal etmiyorlar.
Kitabı okurken pek çok türün gay olduğu bir bir anlaşılıyor gibi; ama tabi ki konu bu kadar basit değil. Tüm bonobolar ve devekuşlarının %1'i homoseksüel aktivitelere katılıyorlar. Kısaca hayvanlar aleminde inanılmaz bir cinsel çeşitlilik söz konusu. Ancak dünya kesinlikle heteroseksüel hayvanlarla dolu ve çoğu hayvanın cinsel yaşamını henüz gözlemleyemediğimizden saptamalarımızda dikkatli olmamız gerekmekte. Pek çok tür henüz hiçbir şekilde seks yaparken görülmedi. Siyah sırtlı flamebackl er (?) şimdiye kadar sadece erkek erkeğe çiftleşirken gözlemlenmesine rağmen yavrularını köşedeki marketten almadıkları kesin.
Bazı hayvanların niçin biseksüel ya da homoseksüel oldukları konusunda Bagemihl öz bir açıklama getiriyor. Açıkça hem doğa hem büyütülme yanı çevre ve biyoloji önemli rol oynuyor. Farklı Japon makak gruplarının kültürel fark olarak yorumladığı farklı düzeylerde homoseksüel davranış sergilediklerini örnek veriyor.
Bu alternatif cinselliğin yaygınlığını göstermek bir yana Bagemihl, bu önemli bilginin nasıl görmezden gelindiği konusunda ilgi çekici örnekler veriyor. "Zooloji, oldukça tutucu bir alandır ve hayvan homoseksüalitesi üzerinde yoğunlaşmak kimseyi başarıya götürmez." Bir araştırmacı koyunlardaki homoseksüelliği belgelemesine rağmen yerini tamamen sağlamlaştırıncaya kadar bunu yayınlamamıştır.
Şaşırtıcı olan sık sık gözlemcilerin ne gördüklerini tanımlamaktan aciz olmaları. Dişi ve erkek birbirine çok benziyorsa çiftleşen iki hayvan gördüklerinde üstekine hemen erkek deyiveriyorlar. Penguen Eric buna iyi bir örnek. Daha sonra ismi Erica 'ya değiştirildi. Hayvanlar bu tür davranışlar içine sık sık girdiklerinden artık araştırmacılar bunu saklayamıyor.
Dürüst biyologlardan biri üzerinde çalışmalarını sürdürdüğü yaban koyunları erkeklerinin birbirleri ile düzenli olarak seks yaptığı gerçeği ile uzun süre boğuşmak zorunda kalmış. "Erkeklerin gözlerimin önünde homoseksüel ilişkiler sergilediklerini söylemek kesinlikle beni aşan bir şeydi. Bu inanılmaz hayvanların "ibne" olduğunu kabul etmek, Tanrım, inanılır gibi değil".
Bagemihl, araştırmacıların hayvanların homoseksüel olmayacakları konusundaki ustaca açıklamaları ile dalga geçiyor. Bu sadece dominantlık; saldırganlık; yiyecek için takas; sadece kafası karışık karşısındakinin de aynı cinsiyetten olduğunu anlayamadı; gerginliği azaltma yöntemi; sadece oynuyorlar, ve benim en çok hoşuma giden açıklama: tanışıyorlar.
Dominantlık, yardımcı profesörlerin bulduğu en yaygın bahane. Bagemihl "dominantlık homoseksüel davranışlar için o kadar çok kullanılıyor ki sonunda anlamını yitiriyor" diyor.
Tutsak hayvanlar, hapisanedeki insanlara benzetiliyor. Doğal olmayan bir ortamdaki mahkumlar gibiler bu nedenle de gerçekten homoseksüel değiller. Bazı tutsak hayvanlar "sevdiğinle olamıyorsan olduğunu sev" davranışını uygularken diğerleri de cinsel hayatlarını sona erdiriyorlar. İş özgür doğaya geldiğinde ise bu açıklamalar kendiliğinden çöküyor.
Hayvanların bir diğerinin cinsiyetini anlamaktan aciz olduklarından homoseksüel davranışlar sergilemeleri fikri hayvanları aptal yaratıklar mertebesinde gören geri kalmış bakış açısından başka bir şey değil.
Bazen en iyisi bundan hiç bahsetmemektir. Bir araştırmacı "beyaz kuyruklu geyikler" hakkında 800 sayfalık bir kitap yayınlıyor ve davranışla ilgili bölümden homoseksüel davranışlardan hiç bahsetmiyor.
Amerikan Deniz Memelileri Komisyonu için hazırlanan hükümet raporunda katil balina erkekleri arasındaki homoseksüel ilişkiler basımdan hemen önce siliniyor.
Bilim adamları sevdikleri hayvanları temize çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Gorillerin gay olduğunu öğrendiğimizde onları korumak için daha az mı duyarlı olacağız sizce?
Bonobolar kısmen istisna. Son zamanlarda bonoboların seks hayatları hakkında oldukça fazla bilgi yayınlandı. Bonobolar yenidir; bonobolar zekidir ve en önemlisi bir bonoboyu seks yapmadan bir dakikadan fazla görüntülemek mümkün değildir. Ancak Sue Savage-Rumbaough'un harika "Kanzi: İnsan Zihninin Eşiğindeki Maymun" gibi bonoboların iletişim kapasiteleri hakkındaki popüler kitaplar, zeki ve yaratıcı primatlar izlenimi bırakıyor.
Kanzi ve diğerlerinin kullanmayı öğretildikleri lexigramlar sadece seks hakkında değil. Ancak 67. sayfadaki "buraya gel"den "genital organını yaklaştır"a kadar bonobo seksi süresince hayvanların kullandığı el işaretleri diagramı oldukça ilgi çekici. Tutsak bonobolarca kullanılan bu işaretler Sue Savage ve meslekdaşlarınca keşfedilmiş. "Bu, hayvanlara ilgilendikleri konu hakkında konuşmaya izin vermeyip yeni bir dil öğretmek yapılan en büyük klasik hatalardan biri" diyor Savage.
Alet yapımı konusu ise yine sansüre takılan gerçeklerden biri; özellikle de mastürbasyon yapımında kullanılan aletler. Yunuslar ve kirpiler nesneleri masturbasyon aleti olarak kullanıyorlar. Primatlar ise yine nesneleri bu amaçla modifiye ediyorlar. Dişi orangutanlar bu amaçla doğru boyutta oyuncaklar hazırlarken erkekleri yapraklarda delik açmayı tercih ediyorlar. Dişi makaklar yaprak ve dallardan en az beş seks oyuncağı yapma yöntemi var. Bir maymun elektiriği keşfetse ve bunu vibratörünü çalıştırmada kullansa eminiz bunu da kimse bize duyurmazdı.
Zooloji tüm bu davranışları sapkın, doğal olmayan ve kötü olarak nitelerken Bagemihl tüm bu davranışların sorgulanmasından kaçınılmasını masaya yatırıyor. Homoseksüelliğin bir ortaya koyuş biçimi olduğu biyolojik taşkınlığın teorisini formülize ediyor. Üremenin ve dolayısı ile heteroseksüelliğin her şeyi açıkladığı fikrinin temsil ettiği biyolojik analizi gözden geçiriyor. Biyolojinin artık seksüalitenin açık amaçsızlığını kabul etmek zorunda olduğunun altını çiziyor. Seksüel zevk, kalıtımsal değer taşımaktadır ve daha fazla kanıta ihtiyacı yoktur.
Bu görüşü kanıtlamak için Bagemihl, bekar ve üreme ile ilgilenmeyen hayvanlar ile seksin nadir ve güç olduğu türleri örnek gösteriyor. Tabiki üreme gerçekleşiyor ve doğal seleksiyonun gerçekleşmesi için üreme de şart. (Hayvanlar sonsuza kadar yaşasalardı üremek zorunda kalmazdılar). Bilmece, üremenin yön verdiği bir işlemin nasıl olup da üremeyen canlılar ortaya çıkardığıdır. Aslında bu bilmece hiç de çözülemez değildir. Aslında çeşitlilik, esneklik ve coşkunluk bunun parçasıdır.
Karşı cinsiyetten bir penguenle çiftleşen penguenler doğal olarak yavru üreten bireylerdir ve her penguen en az bir heteroseksüel ilişki yaşayan penguenlerden üremişlerdir. Fakat bu o penguenin sürekli heteroseksüel ilişkiler gerçekleştireceği anlamına gelmemektedir. Atalarını üremeye iten zevk unsuru, penguen bunu kullanmak istediği her zaman hazırdır.
Başarılı yaşam formları çeşitlilikle karakterize olur, kısaca değişen çevre onları yok etmez. Bu çeşitlilik seksüaliteye kadar uzanabilir. Yani biseksüellik ve homoseksüellik doğanın sapması değil cömertliğidir.
Öyleyse hayvanlar gay ise ne olabilir? İnsanlar seks yaşamlarımıza hayvanlardaki çeşitliliğe bakarak sempati ile mi yaklaşacaklar? Bizi mahkemeye çıkardıklarında homoseksüel iki aslanı şahit gösterebilecek miyiz (Tabiki onlar selamlaşıyor olacaklar) ? Kendi genlerinin devamı için rakip erkek aslanların yavrularını öldürmeyi haklı çıkarmak içinse hayır. Hayvanlar bizim onaylamayacağımız pek çok şey yapmıyorlar mı?
Bagemihl bu yaygın olarak kabul gören düşünce hakkında şunları söylüyor: Homoseksüelliğin doğallığı konusundaki tüm tartışma, hayvan homoseksüelliği üzerindeki açık ve net bilgiler ile sabit gerçekler konusundaki referansların yokluğuna dayalıdır.
Artık bahane kalmadı. Bilimsel olarak belgelendirilmiş ve dikkatle resimlendirilmiş 750 sayfalık bu kitap, homoseksüelliğin doğal olmadığı söyleyen insanların yüzüne vuracak sayısız bilgi içeriyor.
http://www.ibnistan.net/kosmos/dogaescinsel.html
|
CINSIYET (TOPLUMSAL) Bu terimi sosyolojiye sokan Ann Oakley 'e gore, "`cinsiyet' (sex) biyolojik erkek- kadin ayrimini anlatirken, `toplumsal cinsiyet' (gender) erkeklik ile kadinlik arasindaki buna paralel ve toplumsal bakimdan esitsiz bolunmeye gonderme yapmaktadir" (bkz. Sex, Gender and Socieiy, 1972). Dolayisiyla "toplumsal cinsiyet", kadinlar ile erkekler arasindaki farkliliklarin toplumsal duzlemde kurulmus yonlerine dikkat cekmektedir. Fakat bu terimin kapsami, ilk ortaya cikisindan beri, yalnizca bireysel kimligi ve kisiligi degil, ayrica sembolik duzeyde erkekligin ve kadinligin kulturel idealleri ile stereotiplerini, yapisal duzeyde ise kurumlar ve orgutlerdeki cinsel isbolumunu icine alacak kadar genislemistir. 1970'ler de toplumsal cinsiyetin varligini; baska bir ifadeyle, erkekler ile kadinlar arasindaki farkliliklar ve ayriliklarin biyolojik farklilikla aciklanamayacagini, erkeklik ve kadinlikla ilgili, kulturel acidan egemen fikirlerin gerceklige ancak kabaca denk dusen stereotipleri temsil ettiklerini kanitlamaya yonelik sosyolojik ve psikolojik cabalar vardi. Bu calismalar, toplumsal cinsiyetle ilgili dusunceler ve erkeklerle kadinlarin rolleri soz konusu oldugunda cesitli kulturler arasinda muazzam degisiklikler bulundugunu ortaya koymustu. Benzer dogrultuda, erkek ve kiz cocuklarin, yetistirilme bicimi, genclik kulturu, istihdam kaliplari ve aile ideolojisi alanlarindaki toplumsallasma sureciyle yetiskin erkek ve kadinlara donusmelerini kapsayan arastirmalar yapiliyordu. Yapisal duzeydeki arastirmalar ise, ev icindeki (disarida tam zamanli calisan erkekler ile kadinlar arasinda bile gorulen) esitsiz isbolumune, ayrica is turleri ile terfi olanaklarinin belirlenmesinde cinsiyetin (bireysel hunerler ile vasiflardan cok daha fazla olarak) buyuk rol oynadigi ise alma kalibindaki ayrimciliklara egilmekteydi. Daha yakin zamanlarda ise, dikkatler daha cok kulturel duzeydeki degisik toplumsal cinsiyet olusumlarina cevrilmistir ve bunlar, ABD'de irksal arilik, Beyaz kadinlarin cinsel ariligi ve Siyah erkeklerin konumuyla, ya da dogal ve evrensel bir olgu olan annelik mitiyle ilgili dusuncelerin birbirine bagliligi turunden sorunlari aydinliga kavusturmak uzere antropoloji, tarih, sanat, edebiyat, sinema ve kultur incelemeleri gibi disiplinlerarasi arastirmalardir. Sara Delamont'un The Sociology of Women'i (1980) bu literaturun onemli kismini degerlendiren bir metindir. Toplumsal cinsiyet kavrami konusunda esas olarak iki tur elestiriye rastlanir. Birinci elestiri, biyolojik etken ile toplumsal etken arasinda kurulan yanlis bir ikilige dayanir. Bu durum, sosyolojinin, toplumsal ogeyi, toplumsal bilinc ve eylem uretmek amaciyla bedensiz bir sey olarak gormeye (cocuklara ise, toplumsallasma surecinin ustunu diledigi gibi cizip karalayabilecegi bir tabula rasa rolunu bicmeye) egilimli oldugu genel bir elestiriyle iliskilidir. Michel Foucault 'nun son yazilarindan yola cikan sosyologlar, simdi bedeni tartismadan kabul edilen bir sey saymaya daha gonulsuz olduklari gibi, toplumsal anlaminin tarih icinde degistigini kabul ettikleri icin, bedeni toplumsal analizin bir nesnesi olarak gormeye de daha az egilimlidirler. Fakat bir anlamda bu bakis acisi da, biyolojinin devre disi birakilmasinin, biyoloji biliminin basit bir toplumsal soylemmis gibi kucumsenmesinin baska bir araci olabilir. Cinsiyet-toplumsal cinsiyet ayrimina yonelik elestirilerden birincisi, toplumsal duzeyin disindaki anlamlarda biyolojik bir farklilik (cinsiyet) bulundugunu reddeden, Foucaultcu elestirel yaklasimdir. Ote yandan, biyolojik farkliligin toplumsal-otesi bir olgu oldugunu savunan ve bedenin gercek anlamini sakladigini ileri suren bir toplumsal cinsiyet gorusune karsi cikan elestiriler de vardir. Cinsiyet/toplumsal cinsiyet ayriminin, adet, gebelikten korunma, ureme teknolojileri, kurtaj ya da cocuk dogurmakla ilgili biyolojik politikayla birlikte diger feminist ilgi konularina firsat birakmayan ozel turden bir feminist politikayla baglantili oldugu soylenmektedir. Ikinci turdeki bir elestiri, toplumsal cinsiyet kavraminin kadinlar ile erkekler arasindaki, gucun (iktidarin) ve tahakkumun aleyhine isleyen farkliliklarda odaklanmasiyla bagintilidir. Bazi yazarlar, guc (iktidar) sorununu hem analitik hem de siyasal bakimdan on planda tutma cabasinda baslica duzenleyici kavram olarak ataerkillik terimini kullanmayi tercih ederler. Ataerkilligin cikardigi bir suru problem vardir; yalniz bizim burada not edecek kadar onemli gordugumuz bir problem, biyolojik bir kategoriyi toplumsal bir kategori gibi degerlendirerek cinsiyet ile toplumsal cinsiyeti ayni kefeye koymasidir. Bu cerceveye gore, kadinlara ve erkeklere, ataerkilligin aciklanmasina yardimci olan onceden olusturulmus gruplar gozuyle bakilmaktadir; ayrica ataerkilligin aciklanmasinda genellikle dollemenin biyolojisi kullanilmaktadir. "Toplumsal cinsiyet" daha hafif bir tonla da, "cinsiyet" sozcugunu kullanmaktan kacinmanin ahlakci bir yolu oldugu gerekcesiyle elestirilmistir. Bu terimi sosyolojide dogru bir anlamda kullandigimizda boyle bir sorun cikmaz, ancak insanlarin (ornegin) "karsi cins"ten soz etmeye kalktiklarinda bu anlamiyla gundelik dilimize girmis oldugu dogrudur. Bazi sosyologlar "toplumsal cinsiyet"le "cinsiyet rolleri"ni ya da "cinsiyet ayrimciligi"ni kastetmeye calistiklari zaman boyle bir yanlisa dusmektedirler. Bu problemlerin farkinda oldugumuzda toplumsal cinsiyet teriminin verimli bicimde kullanilabilecegini soyleyebiliriz. Farkliligin geliskin bir toplumsal duzeyde kurulusu soz konusu oldugunda biyolojik farklilik ile guc (iktidar) yapilarini ele alma gerekliliginin ortaya ciktigi kabul edilecek olursa, boyle bir durumda "toplumsal cinsiyet" kavrami, kadinligin yani sira erkekligin, kadinlarin toplumsal konumunun yani sira cinsiyetler arasindaki iliskilerin incelenmesini ozendiren, evrenselci bir analizden ziyade tarihsel ve kulturel cesitliligi ve degisimi on plana cikaran buyuk bir ustunluge sahip olacaktir --------------------------------------------------------------------------------
Sosyoloji Sozlugu-Bilim ve Sanat Yayinlari basa dön |